Uzak Ülkede bayram var...
Beyazlar giymiş insanlar tören adımlarıyla ilerliyor…
Ellerinde yitirilmemiş güzelliklerin resmedildiği pankartlar…
Dağlar, nehirler, ovalar, kıyılar, denizler…
Kurtarıcı, ulusal birlik, bağımsızlık, laiklik, çağdaşlık, özgürlük…
Gençler, yaşlılar, işçiler, köylüler, öğrenciler, çağdaş eğitimin öğretmenleri…
Cumhuriyet kadınları, sanatçılar, bilim adamları… Yürüyorlar.
Sıra sıra akıp giden resimlerde, asırlık değerleri uzak ülkenin…
Askere, şehitlere, gazilere, yas, vefa, saygı…
Kıyımı ve karanlığı kabullenmeyenlerin, özgürce yazma, konuşma, direniş hakları…
Otoyollar, geçitler, gökdelenler, alışveriş merkezleri dışında, çağdaşlık ilkeleri ve evrensel değerleriyle büyüyen gelişen bir ülke…
Merasim Kıtası protokolu selamlıyor…
Şeref Tribününde güzel görüntüler…
Vasatların tapon zihniyetini yerle bir eden…
Tel tel dökülen gündemi dışlayan…
Bu muhteşem ülkenin gerçek anlamını özümsemiş…
Dini duyguların suistimal yörüngesinden kopuk…
Emperyalistlerin emellerine taşeronluk etmeyen…
“BİR” olarak geleceği müjdeleyen aydınlık yürekli liderler.
Ve halk coşkuyla alkışlıyor!
Binyıllık bilgelik coğrafyasında, erenlerin, dervişlerin ruhlarını sızlatmayan…
Despotluk, ikiyüzlülük, riya, oyun, karalama ve yalanlardan uzakta…
Hakça, kardeşçe bir yaşamı seçmiş, barışçıl insanlar.
Korku imparatorluğunun anılardan bile ötelendiği…
Ceberrut yaptırımların, özgürlük, demokrasi, açılım ve yenilenme olarak yutturulamadığı…
Böylesi tuhaflıklar komedyasına, toplumun eli kalem tutan kesimlerinin, bilim adamlarının, gazetecilerin, yazarların, şarkıcıların, yalakalık boyutlarında alkış tutmadığı…
Dereleri, zeytinleri, ağaçları, ormanları, sağlıkları, tarihleri, gelecekleri emperyalistlere peşkeş çekilmeyen… Hidroelektrik santrallara kurban edilmeyen… Doğası itinayla korunduğu için musluklarından siyanürlü su akmayan… Yörelerini tehdit eden böyle olaylar olduğunda, anlaşılmaz bir uyurgezerlik hali sergilemeyen… Oy deposu olmayı reddeden bilinçli insanlar.
Artniyetli derebeylerinin dışında, bütün ülkelerin saygı duyduğu…
Dünyanın, kurguladıkları ve fikirleriyle ayakta kalan tek lideri, Cumhuriyetin kurucusuna karalar çalma peşinde olmayan, tam tersine onun ilke ve devrimlerini yollarına ışık eden yöneticiler, aydınlar, sanatçılar… Ve O’nu anlayıp anlatacak, gelecek çağlara aktaracak nesiller yetiştirme uğraşında bir sistem.
İçi boş efelenmelerden, kavgalı bir ruh halinden uzakta, “Yurtta Barış, Dünyada Barış” ilkesini baştacı eden bir yurt ve dünya politikası.
Kendi ordusuna terörist muamelesini reva görürken, azılı teröristlerin üniforma giymiş sünnet çocukları gibi davul zurnayla karşılanıp, aklanmadığı bir ülke.
Şaşmaz terazilerle haklıyı haksızdan ayıran…
Şeffaf ve adaletli toplumsal kalkınma hamleleri dışında, beyinlerde bin tilkinin gezdiği cinlikleri olmayan…
Suçlarını dahi bilmeyen insanların düzmece deliller ve türlü nedenlerle, rehineler gibi yıllarca tutuklu kalmadığı… Diğer tarafta iktidara yakın zanlıların davasında, soruşturmayı derinleştirmek isteyen savcıların bir gecede görevden alınıp, sonrasında tutukluların salıverilmediği, sonuna kadar güvenilir bir hukuk devleti.
Çağdaş bir ülkede yaşadıklarına olan sonsuz inançla demokratik haklarını kullanan öğrencilerin içeri atılıp, aylarca tutuklu kalmadıkları harika bir ülke.
Bu ülkede kötücül hiçbir şey yok!
Sözgelimi, vatanın herhangi bir yöresinde bir doğal felaket yaşansa, birileri nefret mesajlarıyla ırkçılık ve bölücülük yapmıyor… Diğerleri de kardeşlerinin gönderdiği yardımları gerçek ihtiyaç sahiplerine ulaşmadan yağmalamıyor.
Ülkeleri için canlarını veren şehitlerin acısını bütün insanların yüreklerinde hissettiği… Tüm felaketzedelere her zaman yapıldığı gibi… Şehitler için de kanalların ortak yayına geçip anma programları yaptığı, vefalı ve vicdan sahibi bir ülke.
Din, mezhep, sağ, sol, zengin, fakir… Ayrılıklar yok!
Bunlar üzerinden siyaset tarihe karışmış…
Bebek katillerinin yol haritaları çoktan yırtılmış…
Teröristlerle otel köşelerinde anayasa pazarlıkları hiç duyulmuş şey değil!
Ulu önderin ilke ve devrimlerini kitaplardan çıkaran Milli Eğitim Bakanları yok…
Ağaçlar, dereler yerine nükleer santralları savunan Çevre Bakanlarının…
Tarihi hazinelerin kuma gömülüp baraj göllerinde boğulmasına göz yuman Kültür Bakanlarının olmadığı bir ülke.
Kimse, kazılarda bulunan binlerce yıllık esere ‘çanak-çömlek’, heykellere ‘ucube’ demiyor.
Zaman zaman küçük ölçekte zamlar olmuyor değil…
Ama şu var ki, Başbabakan zamlardan şikayet edenlere; “Sigara içmeyiver, alkolü az tüket, Porsche’ye binme, Fiat’a bin” gibi şeyler söyleyip, kendisini insanların velisi, hamisi yerine koymuyor.
Zaten böyle bir şey söylense, başta muhalefet olmak üzere herkes koro halinde; “Sana ne bizim içkimizden, sigaramızdan, arabamızdan” diye anında yanıtlardı…

Böyle bir ülke var. Bir asır önce tohumları atılmış… Tüm dünya tanımıştı.

İçimdeki uzak ülkede, Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının birlikte Kurtuluş Savaşını yapıp Cumhuriyeti kurduğu o insanlar, 2011 senesinde, aynı inanç ve dirilikle Atatürk’ün izinde… Çağdaş Türkiye Cumhuriyetinin ve devrimlerin arkasında kale gibi duruyor.

Düşlerimdeki bu ülkenin insanları, caddeleri bayraklarla donatıp, havayi fişeklerle şenlikler düzenleyecekler…
Bugün Cumhuriyetin 88. Yılı.
Kutlu olsun!

Işık ve sevgiyle…
İlhan İREM
Aydınlık Gazetesi
(29 Ekim 2011)